top of page

Çocuklukta Duygusal İhmal ve İlişkilerimize Yansıması

İlkem Coşkun

Duygusal ihmal kavramı belki de en öz haliyle bir bebeğin bakım vereni tarafından (ebeveyni ya da onu büyüten kişi) duygularının “aç bırakılması”; uygun biçimde karşılık bulamaması şeklinde tanımlanabilir.

Bir bebek doğumundan belli bir yaşa kadar bakım verenine bağlı olarak yaşar. Hayatta kalabilmesi için bakım verenin bebeğin fiziksel ihtiyaçlarını; açlık, barınma, temizlik gibi en temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Fakat bir bebeğin yalnızca karnının tok olması, sıcak bir çatının altında ve temiz giysiler içinde bulunması aslında tüm ihtiyaçlarını karşılamaz. Nasıl bu ihtiyaçlar onun hayatta kalması için çok önemliyse aynı şekilde “sıcak bir kucakta” olması, sevildiğini, önemsendiğini, kıymetli olduğunu hissetmesi ve duygularının da doyuruluyor olması benlik oluşumu açısından oldukça önemlidir.

Bazen bebekler sadece bedenlerinde biriken stresi dışarı atmak için ağlarlar; ne karınları aç olur ne de altlarının temizlenmesi gerekir, ihtiyaçları sadece o duyguları için orada bulunan bir yetişkin; sarılmak ve sakinleşmeleri için izin zaman tanımak gibi.. İşte belki de ilk olarak burada duygularına uygun bir yanıt buluyor insan.

Duygulara uygun yanıt bulmak, duygusal olarak doymak kavramları bazen tam olarak anlaşılmayabiliyor. Belki şöyle düşünebiliriz; bazen annemiz, babamız ya da bakım veren kişimiz her kimse fiziksel olarak orada bulunuyor; onun var olduğunu görüyoruz, acıktığımızda yemeğimizi hazırlıyor ya da fiziksel başka bir ihtiyacımız olduğunda karşılıyor. Fakat örneğin okulda işler ters gittiğinde; bir arkadaşımızla kavga ettiğimizde ya da öğretmenimiz bir sebeple azarladığında eve gelip orada bulunan yetişkine bu durumu anlattığımızda bazen hiç de beklemediğimiz tepkiler ile karşılaşıyoruz; “ama sen de hep arkadaşlarınla kavga ediyorsun”, “sen yanlış anlamışsındır öğretmenin sana öyle kızmaz, yanlış bir şey yaptığın için azarlamıştır” ya da “tamam, şimdi odana git ben çağırana kadar da gelme”, “boş ver çok abartıyorsun”... Belki de buna benzer cümlelerle çocukluğumuzda sıkça karşılaşmış olabiliriz. Ya da bazen bunları anlatacak bir yetişkin orada bulunmaz, bulunsa da başını televizyondan ya da telefondan çevirmiyordur, yani sanki orada yokmuşsunuz sanki sesiniz boşlukta yankılanıyor da duyulmuyor gibi. İşte bu gibi tavırların bütününe duygusal ihmal denir.

Olması gereken, beklenilen ilginin çocuğa aktarılmaması ya da aktarılamaması bir noktadan sonra çocukta duygulardan uzaklaşmaya ve onlar ile baş edebilmek adına onları “hissetmeme” eğilimine yol açabilir. Bazen karşı karşıya kaldığımız bir durum bizi duygusal anlamda çok zorladığında bir baş etme mekanizması olarak inkar etmeyi seçebiliriz: sanki hiç yokmuş, hiç böyle hissetmiyormuşuz, hiç acı çekmiyormuşuz gibi. Bir araştırmaya göre çocukluğunda duygusal olarak ihmal edilen bireylerde yetişkinlikte aleksitimi (duygusal sağırlık) görülme olasılığı diğerlerine göre daha fazladır (Aust ve ark., 2013).

Bazense karşılaştığımız durum karşısında o kadar zorlanırız ve zorlandığımızın farkında olamayız ki, karşımızdaki kişinin duygusunu ve/veya davranışını kendi “akıl süzgecimizden” geçiremeden hemen olduğu gibi alırız: delikleri kocaman olan bir süzgeçten aşağıya hızlıca çöken bir şey gibi düşünün. Yani baş edebilmek adına o duyguyu ve/veya onun yarattığı davranışı “içselleştiririz”. Tıpkı o kişi gibi davranırız, hatta bazen böyle davrandığımızın farkında bile olmayız. Bu durumu daha çok şiddete uğrayan ya da öfkesini kontrol edemeyen yetişkinler ile büyümek durumunda kalan bireylerde gözlemleyebiliyoruz. Buna benzer bir bakış açısı ile duygularına uygun karşılığı bulamamış; duygusal olarak ihmal edilmiş bireylerin kendi duygularını bir noktadan sonra reddetmeye başlayarak “hayatta kaldığını” görüyoruz. Çünkü reddetmez ise nasıl tanıyacağını, nasıl taşıyacağını ve hissedeceğini bilemiyor.

İhmal, kişinin yetişkinlikte kurduğu ilişkileri de oldukça derinden etkileyebiliyor. Bazen ilişkide yalnız gibi; partnerinizin tam olarak ne istiyor ne bekliyor olduğunu anlayamadığınızı hissedebilirsiniz. Bir sorun olduğunu düşünüp bunu konuşmak istediğinizde partnerinizin bunu konuşmaktan kaçındığı ya da sorunu görmezden geldiği; “abarttığınızı” söylediği durumlar olabilir. Birlikte çift olarak sosyal aktivitelerde bulunmaktan kaçındığı, bazı anlarda sanki aranızda “gerçek bir bağ” yok gibi hissettiğiniz; onunlayken olduğunuz halinizle/doğal halinizle olamayacağınızı hissettiğiniz durumlar ile sıkça karşılaşıyorsanız duygusal olarak ihmal edildiğiniz bir ilişkide olabilirsiniz.

Duygusal olarak ihmal edilmiş kişilerin partnerlerine karşı ihmalkar davranışlar sergilediği; partneri, örneğin, ağladığı zaman ne yapacağını bilemediği, oradan uzaklaşmak istediği ya da bazen öfke ile karşılık verdiği görülmüştür. Bu kişilerde ilişkiye başlarken oldukça istekli ve kararlı davranışlar görülebilir fakat ilişki “derinleştikçe” başta çok istekli ve kararlı olan kişinin giderek tutarsız davranışlar sergilediği gözlemlenebilir. Duygular yüzeye geldikçe ve sonra derinleşmeye başladıkça bu kişiler “boğulur”. Çünkü hayatını duyguları görmemek üzere düzenledikleri için, bir yanıyla sadece insan olduklarından ve sevmek ve sevilmek ihtiyacı her insan için geçerli olduğundan ilişkiye ve bağlılığa doğru çekilirken; bir yandan da partnerinin onun için yüksek duygular besliyor olması hem çok mutlu eder hem de korkutucu gelir. Çünkü belki de tüm çocukluğu boyunca almak istediği “ilgi, sevgi” sonunda gelmiştir ancak onu kaybetmek hiç almamaktan daha korkutucu gelmiş olabilir.

Kısacası duygusal olarak ihmal edilmiş bireyler ile ilişki kurmak bazen oldukça zor ve yaralayıcı olabilir. Ancak iyi haber, duygusal ihmalin izlerini taşıyan bireyler biraz deneyimledikleri durumların farkında olur, bu konular ile ilgili çalışmak isterlerse oldukça fayda görebilirler.


Çocukluğumuz bazen sadece dizlerimizdeki yara izleri ile dolu olmuyor maalesef ama ilişkilerde aldığımız yaraları yine ilişkilerde iyileştirebiliriz. Terapi almak, bu konular üzerine çalışmak hem kişideki “görünmez yaraların” iyileşmesine yardımcı olabilir hem de ilişkilerinde diken üstünde olmadan; gerçekten severek ve sevilerek yaşamayı deneyimlenebilir kılar.

Referanslar

Aust, S., Härtwig, E. A., Heuser, I., & Bajbouj, M. (2013). The role of early emotional neglect in alexithymia. Psychological Trauma: Theory, Research, Practice, and Policy, 5(3), 225-232. https://doi.org/10.1037/a0027314

Emotional neglect. (n.d.). Relationship Counselling|Melbourne. https://www.allrelationshipmatters.com.au/insights-healthy-relationships/emotional-neglect

Comments


bottom of page